Soysuzlardan Soylu İntikamlar

Bu aralar özellikle çok merak ettiğim film "Soysuzlar Çetesi" idi. Bu film hakkında o kadar çok şey okumuş ve duymuştum ki, merak etmemek elimde değildi. Özellikle yapımın bu kadar iddialı bir kadrosu olunca.




Tarantino'nun filmlerinin büyük hayranı olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu yüzden filmden beklentilerim epey yüksekti. Bununla beraber, filmin yüksek beklentilerimi doyuramayabileceği endişesi de hakimdi. Özellikle film hakkında birkaç kötü yorum alınca şaşırmadım desem yalan olur. Bir de büyük yönetmenler tarafından özel tutulan ve üzerinde yıllarca çalışılan filmlerin çoğunun fos çıktığı ön yargısı da cabası. Her şeye rağmen, salona büyük bir heyecan ve merakla girdim. Ne olursa olsun iyi vakit geçireceğimden emindim. Sonuçta bu bir Tarantino'ydu, ne kadar kötü olabilirdi ki...



Film bittikten sonra üzerimde bıraktığı etki iyi değildi. HARİKULADEYDİ. Tamı tamına beklediği ve umduğum filmdi. Film ne kadar tipik bir Tarantino olmasa da, onun elinden çıktığı barizdi. Müzikler, espri anlayışı, kamera hareketleri, planlar, detaylara gösterilen özen, göndermeler... Her yolla, Tarantino yine imzasını bırakmıştı.



Filmde en çok hoşuma giden sahne çetenin İtalyan kılığıydı. İnce espriler tam on ikiden vuruyordu. Genel olarak dil ve aksanlar üzerine yoğunlaşan film esprilerde de bu çizgiden gitmiş. Üç dilde gidip gelen filmin bu şekilde seyirci üzerinde büyük bir inandırıcılık yarattığına inanıyorum.



Filmin sonunda içimden Brad Pitt'i ayakta alkışlamak geldi. Güneyli aksanıyla yarattığı tipleme en sevdiğim kurgusal karakterlerden biri olarak yerini almış durumda. Ancak, Brad Pitt'in oyunculuğunun zirvesine ulaşmış olmasından kaynaklanan bir düşüş sorunu olduğunu seziyorum. Benzer karakterler canlandırarak kendini daha fazla geliştirmediğini, bu yüzden de seyircinin beklentisini yeterince doyuramadığını düşürüyorum.



Filmin bölüm bölüm ayrılarak adeta kitap okurcasına izlenmesini de ayrı bir Tarantino imzası olarak fark ettim. Filmin izleyicisini alıp götürmesinden ziyade varlığını arada bir de olsa hatırlatmasından yana olanlardan olduğum için Tarantino filmlerinin bu özelliğini seviyorum.



Filmde tek hoşuma gitmeyen şey sanırım şiddet sahnelerinin özellikle yakın plan olanlarıydı çünkü o detayların gereksiz olduğunu ve bu filme yakışmadığını düşünüyorum. Şiddet konusunda bir şey daha: Bazı esprilerin şiddet üzerinden gitmesi ve son derece gülünçleştirmesi fikrimce takdire şayan ve eğlenceliydi.



Filmin en yüksek noktası ise çok vurucuydu ve tüyler ürperticiydi. İzlerken gözbebeklerimin büyüdüğünü hissettim diyebilirim. Sonu da tipik bir Tarantino sonu olarak değerlendirmeme rağmen yüzümüze son bir gülücük kondurarak salondan sırıtarak çıkmamıza neden olan her son gibi bu sondan da hoşnut kaldım.



Sonuç olarak filmden karnı tok bir seyirci olarak yüzümde bir gülümsemeyle ayrıldım. Gerçek dünyaya adım attığım ilk yirmi dakika süreyi filmden hatırladığım en beğendiğim sahneleri kafamda tekrar canlandırmakla, zaman zaman gülmekle geçrdim. Uzun lafın kısası iyi bir filmin üzerimde yarattığı bütün etkileri tek tek yaşadım. Tarantino'nun en iyi filmini izlediğime inanıyorum.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

0 yorum: